Din Samimiyettir

Peygamber Efendimiz [sav] bir hadis-i şeriflerinde, “Din nasihattir” diyor ve bu sözlerini saadetle üç kez tekrar buyuruyorlar. Bu “nasihat”in, yani samimiyetin; Allah’a, Resulü’ne, müminlere ve nefse aittir diye, mertebelerini de tayin ve ferman buyuruyorlar. “Allah’a ait nasihat” demek, O’nun ilahi emirlerine uymak ve yasaklarından sakınmaktır. “Resulullah’a ait nasihat”, ahlak-ı Muhammedi ile ahlaklanmak, sünnet-i seniyyelerine sarılıp nebevi izlerine tabi olmaktır. “Müminlere ait nasihat”, din neleri istiyorsa ve bunlar neden ibaretse, o şekilde alim ve amel ediyor olmalarına, onları uygun bir dille teşvik edip yönlendirmektir. “Nefse ait nasihat” ise, bu yüce dinin zahiren ve batınen ikamesine onu sevketmektir.

Evet, mademki, “Din nasihattir” diye buyruluyor; demek ki nasihat bulunmazsa din de olmaz ve kalmaz, gider demektir. Nasıl ki gitti ve gidiyor… Zira, bakın Allah için “marufu emreden ve münkeri nehyeden” hiçbir kimse var mı? Veyahut eden varsa, müslümanlardan bunlara kulak veren var mı? Kimin nesine? Dünya ticareti ve dünyayı kazanmak varken böyle şeyleri kim düşünecek?

İslam nimeti gibi büyük bir devlet ve nimet elden gidiyor da hiçbir müslüman ne onun gittiğinden haberi var ne de elinden giden nedir, ne gibi bir devlet ve nimettir, onu biliyor? Bunun için ve böyle bir sebepten dolayı hiç acımıyor (İnna lillah ve inna ileyhi raciun…).

Müslümanların, epeyce zamandan beri, gerek İslamiyet’i ve gerekse insaniyeti, yalnız şekil ve görüntüye hapsetmeleri, bizi bugün bu hallere düşürdü. Bilindiği gibi, Allah indinde ise itibar, görünüşe ve şekle değil, mana ve hakikatedir. Allah için söyleyiniz; bir hayvanın binicisi mi üstündür, yoksa o hayvan mı üstündür? Elbette binicisi üstündür, değil mi? İşte burada da ruh binici ve insan vücudu da binittir. Elbette ruh daha üstün ve yücedir. Bu ruh sayesindedir ki vücuda da bu hayatla birlikte, maddi ve manevi bu kadar nimet ihsan olunmuştur ve olunmaktadır. Ruhumuz ise aslına çağrılıyor. Bunun için bazı arifler, “Rabbim’i Rabbimle bildim” buyuruyor. Bunun manası, “Rabbim’i, Rabbim’den gelen o hakikatle bildim” demektir. Ve bazıları da, “Evet, Hakk’ı ancak Hak bilir ve Hak gene ancak Hak’la görülür ve Hak, Hak’la idrak olunur” demişlerdir…

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.